Dolar 32,3423
Euro 35,1164
Altın 2.307,30
BİST 9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yozgat 16°C
Az Bulutlu
Yozgat
16°C
Az Bulutlu
Cum 20°C
Cts 21°C
Paz 20°C
Pts 21°C

Hesaplaşma

Mehtap Soyuduru Çiçek 23 Ağustos 1987 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Erciyes Üniversitesi mezunu, evli, iki erkek çocuk annesi ve bir kamu kuruluşunda memur olan yazar aslen Yozgatlıdır.

“Can boğazdan gelir.” derken atalarımız sahiden de sandığımız şeyi mi nasihat etmek istemişler bizlere? 

Gelecek nesillere anlatılacak mühim olayların yaşayanları bizler, pandemi başlangıcı, yaptığımız ev ekmeklerinin, efendim o yağlı bazlamaların bugün hasatını topluyoruz.

Durumlar ne bilmiyorum ama bugün sizlerle ve kilolarınızla tanışmaya geldim. Merhaba ben Mehtap, tartı ile aranız nasıl? Tartı ile barışmak için başlıca koşul olan halk deyimiyle ‘boğazını tutmak’ hususunda biraz laflamak için geldim. Nicedir de yazmıyordum hani biraz çenem düşmüş, kalemim hasretle şımarmış olabilir.

Olabilir, bunlar yazma tutkusunun yan etkisi.

“Her hastalığın sebebi tokluktur.” demiş sevgili peygamberimiz. Az yemenin sıhhat olduğunu sadece bu sözü ile de değil, yaşantısıyla da bizlere örnek kılmış üstelik. Fakat biz onun ümmetleri, yemek yemek mevzusunu öyle bir hâle getirdik ki… Bir de efendim ne çok nimete sahip olduğumuzu illaki birilerinin gözüne sokmak telaşına düştük.

Sunum perileri envai çeşit akşam yemeği sofralarını sergilerken sosyal medya hesapları üzerinden evlerde pişen tencere yemeklerinin değerini yitirdiği günlere geldik. Hazır yiyecekler, daha çok işlenmiş gıdalar revaçta iken üstüne doydukça doyamamak gibi bir hastalığa tutulunca kimi görsek şişmanlıktan, aldığı kilolardan, yemeğe bağlı rahatsızlıklarından bahseder oldu. Midelerimiz de zihinlerimiz gibi tıka basa doldu.

Zararın neresinden dönersek kârdır dedik ve efendim pek meşhur olan diyet yöntemlerinden birini seçerek zayıflamaya and içtik. Halbuki bu dünyaya geldiğimizden beri payımıza düşeni yesek biz bu kadar midesi zengin azası fakir olur muyduk?

Çok çeşitli yemenin vitamin ve mineral açısından bize daha faydalı olduğu hususu yanılgısı birçoğumuzda maalesef ki var. Doğru olmuş olsaydı zengin insanlar her zaman sağlıklı fakir insanlar da her  zaman hasta olurdu.

Oysa çevremde bir gözlem yaptığımda cebi dolu olanın görüntü itibariyle de dolup zengin hastalıkları ile tanıştığını biliyorum. (tip2 diyabet, kolesterol, hazımsızlık…) Yapılan araştırmalar günde 2 öğün beslenen kişilerin midelerine hazmetmek için fırsat tanıdığı, bu öğünler haricindeki süreçte vücudun faydalı besinleri alıp faydasızları attığını gösteriyor.

Mide, bağırsaklar ve damarların temiz, sağlıklı olduğu gözlemleniyor. Kısıtlı miktarda yiyecek verilen hayvanlarda bile yaşam sürelerinin daha uzun olduğu da görülmüştür üstelik. Sadece biz insanlarda değil canlıların diğer türünde de az yemenin nimetlerini görmek mümkün.

Son günlerde çok popüler olan aslında bir diyet yöntemi gibi görülmesine rağmen uzmanların yaşam şekli haline getirilmesi gerektiğini savunduğu beslenme şekli olan “intermittent fasting” bir diğer ismiyle “aralıklı açlık (oruç)”  yöntemini duyanlarınız var mı?

Sahici oruçtan bahsetmiyorum burada tabii, açlık süresini ve tokluk süresini kişilerin yaşam şekline göre belirlediği, bu sürelerde iki öğün beslenerek yaşamını sürdüğü bir yöntem bu bahsettiğim.

Sağlığa faydaları ve kişiye faydaları birçok uzman tarafından birçok kaynakta sunulmakta ancak bu işin erbabı olmadığım için daha fazla detay vermek yerine yaşamının bir döngüye ihtiyacı olduğunu düşünen boğazına düşkün herkese naçizane bir tavsiyede bulunmak amacıyla şu toklar ile açlar arasındaki dengesizliği kırarız belki dedim.

Belki de elimizdeki aburcuburu bırakmanın tam zamanıdır diye… Bir yerde bu zincirden kopabilir ve hunharca tüketenlerden olmaktan kurtulabiliriz. Daha fazla yemek yerine daha fazla okuduğumuz bir dünyanın bireyleriyle aynı masada çay içip sohbet ettiğimi düşünüyorum da…

Pekala haklısınız sosyal mesafe ve maske ile kuruyorum hayalimi. Sizce de o sohbet ortamı bugüne kadar paylaştığımız birçok kasadan daha keyifli olmaz mıydı?

Benden bu kadar. Bu mevzuda daha fazla konuşmak ve caka satmak istemiyorum. Ama şu param var yiyorum çılgınlığına bir son vermek adına taşın altına elimi koymak istedim. Sadece bu kadar.

Dünyada aç uyuyan onca insanın, 4-5 kişinin doyacağı yiyecekle gününü geçiren insanlardan soracak bir hesabı sizce de yok mu?

YAZARIN EKLEMİŞ OLDUĞU YAZILAR
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.