Dolar 32,3352
Euro 35,1622
Altın 2.243,90
BİST 8.718,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yozgat 10°C
Az Bulutlu
Yozgat
10°C
Az Bulutlu
Çar 1°C
Per 2°C
Cum 4°C
Cts 6°C

Belâya Sabrın Karşılığı

Belâya Sabrın Karşılığı
11.09.2020
6.106

Prof Dr. Mahmut Esad Coşan Hoca ‘nın sohbetlerinden derlediğimiz gülistandan bir demet köşemizin bu haftaki konusu”Belâya Sabrın Karşılığı”

RE. 328/4 (Kàle’llàhu tebâreke ve teàlâ) “Allah-u Tebâreke ve
Teàlâ Hazretleri şöyle buyurdu…”Peygamber SAS Efendimiz’den Enes ibn-i Mâlik RA’ın rivâyet eylediğine göre, Allah-u Teàlâ Hazretleri şöyle buyurmuş.

Yâni, Allah-u Teàlâ Hazretleri’ nin sözü bu:(İzâ veccehtü ilâ abdin min abîdî) “Ben azîmü’ş-şân kullarımdan bir kula (musîbeten) bir musibet, bir belâ, bir dert tevcih etmişsem, yöneltmişsem…” Hangi hususta? (Fî bedenihî)“Bedeninde, (ev fî veledihî) veyahut çoluk çocuğunda, (ev fî mâlihî)veyahut malında bir musibet…”Bedeninde musibet ne olur? Hastalık. Yâni “Bir kulumu hasta etmişsem…” Çoluk çocuğunda musibet nasıl olur? Çocuğu hastalanır, yaşamaz, ölür kalır… Allah’ın hikmeti. Asi olur, şöyle olur böyle olur… Allah etmesin… Yâni oradan bir musibet. (Ev fî
mâlihî) Veyahut malına bir zarar gelir. Olur bunlar. (Sümme istakbele zâlike bi-sabrin cemîlin) “O kul böyle bir belâya, musibete uğradıktan sona sabr-ı cemîl gösterirse,tahammül gösterirse yâni…” Neden tahammül gösteriyor? Cümle işler Hàlikındır, her işleri Allah-u Teàlâ Hazretleri takdir eylemiş. Bize de böyle takdir etmiş. Hastalığı ben kendim mi istedim? Çarşıdan pazardan mı aldım? Geldi. Hiç kimse hasta olmak istemez. Geldi. Malımın azalmasını ister miydim? Oldu. Sabr-ı cemîl gösteriyor. Sabır, malum, cemîl güzel demek. Güzel sabır gösteriyor. Yâni bağırıp çağırıp, feryâd ü figân edip, diliyle olmadık sözler söylemiyor. Vardır yâni nice edepsizlik çeşitleri vardır. Burada söylememize lüzum yok. Sabırsız oldu mu insan neler söyler. (İstehyaytü minhü yevme’l-kıyâmeti ensabe lehû mîzânen) “Kıyamet gününde ona terazi koymaya, (ve enşüre lehû dîvânen) ve defter açıp hesap yapmağa hayâ ederim.” Demek ki, bu küçük bir hastalık değil; insanı bayağı sarsan bir şey… Öyle anlaşılıyor. Yâni cevabı böyle geldiğine göre, epeyce zorlayıcı bir sıkıntı geldi insana. Feleğini şöyle bir şaşırdı, bir sendeledi başına o hal geldiği zaman. Ama yutkundu, sabretti. O Allah-u Azîmü’ş-Şan Hazretleri ki, kâinâtı yaratmış, biz onun nesiyiz? Milyarların milyarları kullarından bir kuluz. Zerrelerden bir zerreyiz.

Bizden önce milyarlar geçti, bizden sonra milyarlar gelecek, hâlen de milyarlar var, biz onlardan bir taneciğiz. Yâni bir yolun tozu, zerresi gibiyiz. Bir aciz zerreyiz, bizden utanıyor Allah-u Teàlâ Hazretleri. Tabii Allah-u Teàlâ Hazretleri’nin utanması ne demek? Tıpkı rahmeti, gazabı gibi. Allah-u Teàlâ Hazretleri’nin rahmeti ne demek? Acıması, şefkat etmesi demek. Gazabı ne demek? Kızması demek. Allah-u Teàlâ Hazretleri kızar mı? Ezer geçer yâni. Takdiri bir gelir, darmadağın eder. Ne demek, tenezzül mü edecek kuluna şey yapmaya? Kızmak ne demek? Biz anlayalım diye. Yâni Allah-u Teàlâ kızıyor demek, bu işte rızâsı yok demek. Allah-u Teàlâ Hazretleri utanır demek, bu iş olmayacak demek. Yâni, biz insanların halet-i ruhiyesiyle bize anlatıyor olacak hadiseyi. Demek ki, bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, bir insan bir tahammül gösterirse yâni…

” Neden tahammül gösteriyor? Cümle işler Hàlikındır, her işleri Allah-u Teàlâ Hazretleri takdir eylemiş. Bize de böyle takdir etmiş. Hastalığı ben kendim mi istedim? Çarşıdan pazardan mı aldım? Geldi. Hiç kimse hasta olmak istemez. Geldi. Malımın azalmasını ister miydim? Oldu. Sabr-ı cemîl gösteriyor. Sabır, malum, cemîl güzel demek. Güzel sabır gösteriyor. Yâni bağırıp çağırıp, feryâd ü figân edip, diliyle olmadık sözler söylemiyor. Vardır yâni nice edepsizlik çeşitleri vardır. Burada söylememize lüzum yok. Sabırsız oldu mu insan neler söyler. (İstehyaytü minhü yevme’l-kıyâmeti ensabe lehû mîzânen) “Kıyamet gününde ona terazi koymaya, (ve enşüre lehû dîvânen) ve defter açıp hesap yapmağa hayâ ederim.” Demek ki, bu küçük bir hastalık değil; insanı bayağı sarsan bir şey… Öyle anlaşılıyor. Yâni cevabı böyle geldiğine göre, epeyce zorlayıcı bir sıkıntı geldi insana. Feleğini şöyle bir şaşırdı, bir sendeledi başına o hal geldiği zaman. Ama yutkundu, sabretti. O Allah-u Azîmü’ş-Şan Hazretleri ki, kâinâtı yaratmış, biz onun nesiyiz? Milyarların milyarları kullarından bir kuluz. Zerrelerden bir zerreyiz. Bizden önce milyarlar geçti, bizden sonra milyarlar gelecek, hâlen de milyarlar var, biz onlardan bir taneciğiz. Yâni bir yolun tozu, zerresi gibiyiz. Bir aciz zerreyiz, bizden utanıyor Allah-u Teàlâ Hazretleri. Tabii Allah-u Teàlâ Hazretleri’nin utanması ne demek? Tıpkı rahmeti, gazabı gibi. Allah-u Teàlâ Hazretleri’nin rahmeti ne demek? Acıması, şefkat etmesi demek. Gazabı ne demek? Kızması demek. Allah-u Teàlâ Hazretleri kızar mı? Ezer geçer yâni. Takdiri bir gelir, darmadağın eder. Ne demek, tenezzül mü edecek kuluna şey yapmaya? Kızmak ne demek? Biz anlayalım diye.

Yâni Allah-u Teàlâ kızıyor demek, bu işte rızâsı yok demek. Allah-u Teàlâ Hazretleri utanır demek, bu iş olmayacak demek. Yâni, biz insanların halet-i ruhiyesiyle bize anlatıyor olacak hadiseyi. Demek ki, bu hadis-i şeriften anlaşıldığına göre, bir insan bir büyük sıkıntıya uğrarsa; kendi vücudunda, evlâd ü ıyâlinde, ailesinde veyahut malında bir büyük belaya, sıkıntıya uğrarsa, sabretsin. Çünkü sabrederse, Allah hesap göstermeyecek artık ona… Hesap sıkıntısı göstermeyecek. Bu kulum burada imtihanı kazandı. Bir daha imtihan edilir mi? Burada kazandı, dünyada kazandı diye, orada defteri açıp, hesabı görüp de,“Ne kadar hayır işledin, ne kadar şer işledin?”diye hesap etmeyecek. Hesap etmeyecek de, ne yapacak? Bi-gayri hisâb cennete dahil edecek. Hesapsız lütfedecek, cennetine dahil edecek. Onun için sabır güzel bir huydur.

(İnna’llàhe mea’s-sàbirîn) “Allah-u Teàlâ Hazretleri sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2/153) Sabır imanın bir meyvasıdır. İman etmeyen insan sabredemez yâni. İman eden insan, dağlar gibi bela gelir de onu da hazmeder, onun da üstünden gelir. İman etti mi olur. İman etmedi mi mümkün değil. İman etmeyen bir insana bir felaket gelir, bakarsın darmadağın olmuş gitmiştir. Bak hep oradan ibret veriyoruz; İran şahı… Saltanatından oldu, hazmedemedi adam bak. Birkaç yıl içinde kahroldu gitti, kendi kendini yedi, kanser oldu, gitti. Tahammül edemedi. Mü’min tahammül eder.

(Men amene bi’l-kader, emine mine’l-keder) “Allah’a iman eden kimse kederden emniyette olur.” Bu da geçer ne olacak? Bu dünya hayatı… Zaten dünya dediğin nedir ki içindeki bu hadiselere üzülmeğe değsin. Ankara’da bir arkadaş var, ne zaman karşılaşsak şikâyet eder. Ah benim başıma gelenler hiç kimsenin başına gelmemiştir.

Feryâd figân, ah vah… İşi bu yâni. Sanki ah dese insan, onu hatırlayacak her yerde. O hale gelmiş. Bir hadiseye üzülmüş, yine bana dert yanıyor… “—Bu hadise senin ömründeki milyarlarca hadiseden bir tanesi, küçük bir hadise yâni. Bir sürü günün var, her günün içinde bir sürü hadiseyle karşılaşıyorsun, bu bir tanesi. Yâni bu kadar küçük bir hadise, değer mi bu kadar şey yapmağa? Her gün binlerce hadiseyle karşılaşıyorsun, ömründe de şu kadar gün var, bu kadar şey yapmağa değer mi? Biraz tahammül et, metin ol!” filan diye söyledim, güldü… Demek ki sabır… Allah-u Teàlâ Hazretleri cümlemize afiyet versin, saadet versin, selâmet versin, Allah-u Teàlâ Hazretleri’nden biz afiyeti isteriz daima. Peygamber SAS Efendimiz öyle emrediyor. Allah-u Teàlâ Hazretleri’nden bir şey istediğiniz zaman afiyet isteyiniz, çünkü afiyet hem belalardan uzak olmayı, hem maddi hastalıklardan uzak olmayı ifade eder. Dünyada ahirette rahatlığı ifade eder, onu isteyin diyor. İsteriz. Yâni biz Allah-u Teàlâ Hazretleri’nden “Yâ Rabbi sen bana belâ ver, sabredeyim, derecem artsın…” filan gibi şeyler doğru değil. Öyle bela istenmez, dert istenmez. Bir keresinde bir zâtın yanına gitti Peygamber Efendimiz, baktı ki hastalıktan kuş yavrusu gibi kalmış. Yâni erimiş küçülmüş… Dedi ki: “—Ey filanca, sen Allah’a dua etmesini bilmez miydin?” “—Yâ Rasûlüllah, bilirdim ama şöyle dua ederdim: Yâ Rabbi, sen bana ahirette vereceğini bu dünyada ver de ahirette rahat edeyim. Bu dünyada çekeyim, ahirette çekmeyeyim derdim.” “—Yok, öyle deyecektin. Ahireti isteseydin ya.” diyor. Biz miyiz cömert olan, Allah-u Teàlâ Hazretleri mi? Yâni dünyada da ahirette de iyilik vermeğe kàdir değil mi Allah-u Teàlâ Hazretleri? Elbette kàdir. Onun için yâ Rabbi sen bize dünyada da afiyet ver, ahirette de afiyet ver, dünyada da zenginlik ver, ahirette de zenginlik ver, dünyada da sıhhat ver, ahirette de sıhhat ver, dünyada da izzet ikram nasib et, ahirette de izzet ikram nasib et, dünyada da kimsenin karşısında hor zelil etme, mağlup mahcup etme, ahirette de kimsenin karşısında mağlup mahcup etme, günahlarımızı saçıp mahşer halkına bizi rezil rüsva etme… İsteyeceğiz. İstemek bizden. O duayı da seviyor Allah-u Teàlâ Hazretleri. Ama hayatın icabı olarak başımıza bir hal geldiyse, yâni bizim şimdi ne bileyim tek bizim hatırımıza kâinâtın nizamı mı değişecek? Dilerse değiştirir ama belli bir nizamı var. Doğanlar ölüyor, insanlar bazen hasta oluyor, bazen hayatta insan iyi günler görüyor, bazen kötü günler görüyor. Bunlar olacak. O halde sabredeceğiz. Geldiği zaman sabredeceğiz ki mükâfatı çok. Bir kere şu şeref yeter ki insana:

(İnna’llàhe mea’s-sàbirîn) “Muhakkak ve muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 2/153) İstemez misin? Allah-u Teàlâ Hazretleri sana, maiyyet-i aliyyesini taltif olarak veriyor. “Kulum sen sabrettin, seviyorum seni, ben senin yanındayım!” diyor

(Va’llàhu yühibbu’s-sàbirîn) “Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmrân: 146) diye bildiriyor. Onun için, belâ, ceza, musibet istemeyiz. Fakat gelirse, sabretmek lâzım! Allah-u Teàlâ Hazretleri cümlemizi afiyet üzre eylesin… Mukadderattan bir kader bize isabet eder de bir sıkıntıya uğrarsak, sabr-ı cemîl ihsân eylesin ki, ecr-i cezîle nail olalım.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.