Dolar 32,3769
Euro 34,9712
Altın 2.325,70
BİST 9.060,36
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Yozgat 20°C
Az Bulutlu
Yozgat
20°C
Az Bulutlu
Cts 22°C
Paz 21°C
Pts 22°C
Sal 20°C

Trafik Ve Proaktif Düşünmek

İster yürümek için evden çıkın, ister alışveriş için çıkın, ister işe gitmek ve gelmek için çıkın, her ne sebeple olursa olsun evden çıktığınız an trafiğin bir parçası oluyorsunuz. Günümüzde artık bu kaçınılmazdır.

Trafik Ve Proaktif Düşünmek
05.03.2021
2.253

Trafik, hepimizin hayatında eskiye nazaran daha yoğun yer alıyor.

İster yürümek için evden çıkın, ister alışveriş için çıkın, ister işe gitmek ve gelmek için çıkın, her ne sebeple olursa olsun evden çıktığınız an trafiğin bir parçası oluyorsunuz. Günümüzde artık bu kaçınılmazdır.

Sadece büyük şehirler için değil, Anadolu’nun her bir şehri, ilçesi ve dahi kasabaları, köyleri bir şekilde trafikle içli dışlı hale geldi ve Trafikle ilgili sorunların parçası oldu.

Türkiye’de hangi şehre giderseniz gidin, o şehrin bir yerlerinde ciddi derecede park sorunu, trafiğe ilişkin altyapı sorunu, trafikle ilgili hizmet sorunu ve alışkanlıklara, yaşama biçimine ve plansızlığa dayalı sorunlarla mutlaka karşılaşırsınız.

Üniversitesi olmayan şehir kalmadı hatta bazı şehirlerde ikinci, üçüncü ve daha fazla sayıda üniversite aktif hale geldi. İnsanları çeken irili ufaklı AVM’ler (alışveriş merkezleri) arttı. Seyahat etmeyi gerektiren iş yerlerinin, mesire alanlarının, havaalanı ve tren istasyonları gibi ulaşım noktaları da arttı. Bütün bunlar, günlük hayatta büyük oranda araçla hareket etmeyi de artırdı. Trafiğin yükü de arttı.

Sağlık ve eğitim gibi çok temel ihtiyaçların trafikte yoğunluğu artırdığı da açıkça görülmektedir ve maalesef mevcut altyapı ve kuralların uygulanışında da zayıflıklar olduğu, ortaya çıkan kazalarla daha da görünür oldu.

Bir trafik kazası yaptığınızda, size “geçmiş olsun” diyen hemen hemen herkesin, ya bizzat kendisinin veya bildiği bir yakını, yahut tanıdığının yaptığı benzer birkaç kaza hikâyesini dinlersiniz. Hatta sizin eski kazalarınızla ilgili kıyaslamalara giderek sohbeti uzatmanızda kaçınılmazdır.

Belli bir yaşın üzerindeyseniz, mesela 30’un üzerindeyseniz mutlaka anlatacağınız, yaşanmış ya da tanık olunmuş bir trafik kazası hikâyesi mutlaka vardır. 

Böyle bir durumu bu günlerde ben de yaşadım. Daha önceleri de yaşamıştım.

Geçtiğimiz hafta 23 Şubat 2021 günü bir kaza yaptım. Peşinden de pek çok kişiden, pek çok trafik kazasına dair hikâye dinledim. Yaşadığımız şehre dair, ülkemize ve diğer ülkelerdeki durumlara dair değerlendirmeler dinledim.

Şu bir gerçek ki; trafik ile ilgili konularda halen çok temel düzeyde problemlerimiz var.

Trafikle ilgi hemen hemen her konuda ve her aşamada sorunlarımız var. Her bir detayda uzun uzun düşünmeyi gerektirecek kadar çok temel meseleler var.

Yaşama biçimi haline getirmemiz gereken, bir kültür haline getirmemiz gereken olumlu alışkanlıklarımız olmalıdır. Yapılacak işler için vakitlice hareket etmek gibi mesela.

Uykuyu tam almak lazım. Açlık gibi dikkat dağıtıcı durumlardan uzak olmak, trafikte çok temel ilkeler olmalıdır. Bir yere giderken, insan gideceği güzergahı hayal edip, nerede nasıl hareket etmesi gerektiğini zihninde özetleyebilmelidir.

Bunun faydası olacaktır. Telaşı azaltacaktır, diye düşünüyorum. Kurallara riayet etmede bireysel olarak daha özenli olmak ve şehir trafiğinde seyahat etmeyi, lunaparkta çocuk arabaları ile gezinmek gibi neşeli hale dönüştürebilmek lazım.

Trafikle ilgili bütün incelikler erken yaşlarda kazandırılıp doğru, nezaketli ve anlayışlı olmak bir refleks haline getirilmelidir. Sonu ne olursa olsun her trafik kazasında, hiçbir kusuruna bakılmadan karşıdakine çok ama çok olumlu ve insani bir yaklaşım, ortak kültür olmalıdır.

Bir yayanın hasta olma, dalgın olma, sarhoş olma, gergin olma, kızgın olma, aşırı sevinçli olma, üzgün olma gibi hallere sahip olması doğaldır. Bu hallerde dahi sokağa çıkabilir.

Başka engelleri de olabilir. Görme, işitme ve hareket zorluğu gibi kısıtları olabilir. Bunlar sokağa çıkmasına engel değildir. Evinden çıkabilmesi kişinin temel insani hakkıdır.

Dolayısıyla yayaların her hâlükârda trafikte geçiş önceliğine sahip olması son derece medenicedir. Diğer yandan trafiğe çıkan kişinin, direksiyona geçen kişinin sağlığı ve morali düzgün demektir. Dolayısıyla yayalara karşı olgun ve anlayışlı olması gerekir.

Asıl önemli olan ise trafikle ilgili kamu hizmeti sunan kurum ve kuruluşların olaylara yaklaşımda daha profesyonel bir anlayışa ve kültüre sahip olması gerektiğidir.

Herhangi bir değişimde, şehrin ve mahallenin oluşumunda, yeni yol ve kavşak oluşturulmasında ön hazırlıklar çok özenli biçimde yapılmalıdır. Öngörülü olmak, akılcı bakmak, tecrübeleri göz önünde bulundurmak, etraflıca muhakeme etmek gerekir. O işlerle ilgilenenlerin anlayış ve kavrama gücünün yüksek olması gerekir. İleri görüşlü olmalıdırlar.

Bütün bu vurgularla ilişkili çok değerli bir kavramımız vardır: Ferâset. Kültürümüzdeki değerli kavramlardandır. Bir olayı, bir durumu bütün yönleriyle görebilmekle ilgilidir. Geniş çerçevede ve her yönüyle görüp idrak edebilmekle alakalıdır. Bir yönüyle entelektüel bakış gerektirir.

Günümüzde şehircilik konusu, ülkemiz için çok önemli bir hale geldi. Kentsel dönüşümler, iri binalar, gösterişli yapılar her yerde kendisini gösterirken ulaşım, cadde, sokak ve ana yollar öylesine iç içe girmeye başladı ki her aşamasında geçerli olacak bir genel bakışı alışkanlık haline getirmek gerekiyor. Kurumlarda da temel yaklaşım haline gelmesi gerekiyor. Bu bağlamda proaktif düşünceyi çok önemsiyorum.

Üniversiteler, artık her şehrin önemli bir unsurudur. Yeni yerleşim birimleri ve kampüsleriyle, üniversiteler hem şehirlerin hareketliliğini hem de trafik yükünü etkiledi.

Ankara’da pek çok üniversite kampüsünün yol bağlantıları ve kavşakları sürekli yenilenmek durumunda kaldı. Benzer durum İstanbul ve İzmir’de de yaşandı. ODTÜ’nün Eskişehir Yolu bağlantısını iyi bilirim. Öğrencilik yıllarımdan hatırlarım. Zaman içerisinde sürekli değişti.

Hacettepe Üniversitesi Beytepe Kampüsü ve Bilkent Üniversitesi bağlantı yollarının köprülü kavşaklarla çözüme kavuşturulduğunu gördük. Bu yollarda ve bağlantı noktalarında da trafik kazalarına rastladık.

Gazi Üniversitesi etrafı yollarla ve yoğun trafik yüküyle iç içedir. Çok zaman önce 2000 yılında da Ankara’da Sabancı Kız Yurdu ile Gazi Üniversitesi arasındaki yolda bir kaza yapmıştım.

Ağır riskli bir kazaydı. Dolayısıyla sürekli alternatif çözümler üretilmeye çalışılsa da kalıcı çözümlerin tam olarak sağlandığını söylemek mümkün değildir.

İzmir’de Ege Üniversitesinin Bornova girişindeki kavşağın trafik yükünü 25 yıl öncesinden de bilirim. Oralarda da pek çok kör nokta oluşur, kazalara kapı aralanırdı. İstanbul’da da pek çok üniversite çevresi böyledir.

Anadolu’nun farklı şehirlerinde de ana yollar üzerinde yer alan üniversite kampüsleri risk altında ve yöneticileri de trafikle alakalı olası istenmeyen durumlar için çözüm kaygısındadırlar.

Mesela, Kırıkkale Üniversitesi kampüs girişinde bu problem, köprülü kavşak ile bir nebze çözüme kavuşturulmuştur. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi kampüs girişi de benzer şekildedir. Çözümlenmeye çalışılmıştır.

Erciyes Üniversitesi Kampüsü içerisinden geçen Kayseri şehir merkezi ile Talas ilçesini bağlayan yollardan birisi, adeta yer altına alınırcasına kampüsün trafik yükünü zora sokmayacak biçimde düzenlenmeye çalışılmıştır. Benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Bunların çoğunda reaktif bir bakış açısı baskındır. Yani olaylar olduktan sonra, büyük küçük pek çok kaza yaşandıktan sonra tedbirler alınmaya, çözüm yolları bulunmaya çalışılmaktadır.

Oysa ki trafikte yaşanan olaylardan sonra problem çözme düşüncesi yeterli değildir. Doğru olmaz.

Geçen hafta yaşadığım ve burada bahse konu olan trafik kazası sebebiyle bu yazıyı yazmayı ödev kabul ettim. Yozgat Bozok Üniversitesi ana kampüsü içerisinden geçen ve şehirlerarası trafik yükünü taşıyan yolun ve yol üzerindeki pek çok kavşak ile çevresindeki giriş çıkışların tehlike arz ettiği öteden beri konuşulmaktadır.

Pek çok kişinin yaşadığı kazalardan ve kaza durumlarından sık sık sohbet açılmaktadır. Bu duruma mutlaka çözüm aranması gerekir. Yaşanan kazalardan sonra, olayı insanların tedbirsizliği ve kusurları ile açıklayıp geçemeyiz.

Bu yol üzerinde kavşaklarda ışıkların yanmadığı durumlar oluyor. Kazaya davetiye çıkartıyor. Kaza olasılığı yükseliyor. Yollardaki karların yolların dışına taşınması yerine bölünmüş yollarda yolun orta kısmına, bölünmüş kısma yığıldığı oluyor. Bütün bunlar çok ama çok ciddi tehlikelere sebep olabiliyor. Şoförün görüş açısı kayboluyor.

Işıkların yanmaması durumunda, doğal olarak herkes kendince seyahat ederken kavşağa girdiğinizde araçlarla yan yana diziliyorsunuz ve görüş ihtimaliniz ortadan kalkıyor. Trafikte sürücüler yanındaki aracın hareketine göre yol almak durumunda kalıyor ve tehlike yükseliyor. Anayolun iki yanındaki kampüsten trafik akıyor.

Tıp Fakültesi Hastanesi’nin trafik akışı da aynı kavşağa bağlanıyor. Derdimiz kusur ve kusurlu aramak değil. Çözüme dair az da olsa yeniden dikkat çekmek, vurgu yapmaktır.

Bu kavşağın dışında şehre doğru sıralanmış diğer kavşaklar içinde riskler bulunmaktadır. Ön tedbirler alınması lazım. Olaylar olmadan önce bütün ihtimalleri göz önüne alıp planlı hareket etmek gerekir. Hizmet alacak vatandaşlar üzerinde olumsuzluk doğurmayacak biçimde, en iyi çözümü bulmak gerekiyor.

Yozgat’ta olası trafik sorunları için etkili bir insiyatif ortaya koymak lazım. Aklıselim bir özeleştiriye ihtiyaç var. İsabetli ve aklı başında düşünceler geliştirmek gerekir. Her durumda akıl ve irfan hâkim olmalıdır.

Yozgat’ta proaktif bir davranış biçimi geliştirilmeli ve kalıcı hale getirilmelidir.

Buna ihtiyaç var. Hem de çok fazla…

Mustafa Böyükata
Yozgat Bozok Üniversitesi Öğretim Üyesi

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.